Sağlık

Bingöl’den kanserle mücadelede yeni umut: Apilarnil

Bingöl Yeni TV / BİNGÖL (İGFA) –Yapılan deneylerde Bingöl’ün 5 farklı bölgesinde ve 36 noktada flora ile beslenen kolonilerden toplanan Apilarnil’deki bileşenlerin kolon ve nöroblastoma kanseri hücrelerini yüzde 70-90 oranında gerilediği belirlendi.

‘Bingöl’ün Farklı Bölgelerinden Elde Edilen Apilarnil’in Biyoaktif Özelliklerinin ve Bazı Kanser Hücre Hatları Üzerindeki Etkisinin Araştırılması’ başlıklı projenin sonuç raporu, Bingöl Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Müdürlüğü ve TÜBİTAK’tan araştırma temeli aldı.

Doktora öğrencisi Mehmet İlkkaya da TÜBİTAK’tan burs kazandı. Pandemi dönemiyle birlikte arı eserlerinin değerinin arttığını belirten Doç. Hakan İnci, “Tıbbi tedavi yöntemlerine ek olarak alternatif tedavi formüllerinin beşeri hekimlikte kullanımı son zamanlarda büyük değer kazanmaya başladı. Bu değer kendini daha çok COVID-19 ile mücadelede özellikle pandemi döneminde gösterdi çünkü şu anda COVID-19 ile uğraşırken rastgele bir tedavi yöntemi belirlenmediği için Sağlık Bakanlığı tarafından makul bir protokol izlendi. Bu nedenle insanoğlu alternatif tedavi formüllerine yönelik girişimlerde bulunmuş, propolis, polen ve diğer arı çalışmaları gibi doğal ürünlere olan talepleri artmıştır. Üniversitemiz arıcılık çalışmaları başta olmak üzere havza bazlı kalkınma alanında pilot üniversite konumundadır. Bunu bir fırsat olarak değerlendirdik ve çalışmalarımızı bu yönde geliştirdik. Polen, propolis, arı sütü ve arı zehiri gibi bilinen arı ürünleri başta olmak üzere bal dışındaki arı ürünleri konusunda farkındalık yaratmak için çalışmalar yaptık.

‘PROJEMİZ TÜBİTAK’TAN ARAŞTIRMA DESTEĞİ ALDI’

Hazırlanan projenin Bingöl Üniversitesi ve TÜBİTAK’tan araştırma desteği aldığını belirten Doç. İnci, “Arı eserlerini incelerken bir arı eseri olan Apilarnil eserini, az bilinen Apilarnil’in ise bir erkek arı larvası olduğunu 3. ve 7. günlerde tespit ettik. Erkek arı kuluçkalı peteklerin hücreleri kapanmadan önce 3-7 günlük larva dönemindeki besinlerin toplanmasıyla elde edilir. Bunları alıp farklı süreçlerden geçirip hem işte hem de farklı uygulamalarda kullanmaya karar verdik. Apilarnil Güney Afrika’da doğal viegra olarak özellikle mide-bağırsak hastalıklarında, baş ağrılarında, diş ağrılarında, bağışıklık sistemini güçlendirmede, özellikle androjenik hormonları artırmada yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunu literatürde bulduk. Apilarnil ile ilgili araştırma yapalım dedik ve yüksek lisans tezi yaptık. Apilarnil’in ne olduğunu ve neleri içerdiğini öğrenmeye çalıştık ve biyoaktif özelliklere sahip, değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu gördük. Bir adım daha ileri giderek bir doktora tezi planladık. Doktora tezimizi Mehmet İlkkaya hocamız yürütmüştür. Projemizi hazırladık, Bingöl Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı’na sunduk ve projemiz desteklendi. Daha sonra projemizi tamamlayıcı olarak TÜBİTAK’a sunduk. TÜBİTAK da projemize destek verdi. Projenin iki kurum tarafından desteklenmesi aslında bir ilk. Daha sonra Mehmet İlkkaya hocamız TÜBİTAK bursu kazandı. Bunların hepsi üniversitemizde bir ilk olarak gerçekleşti” dedi.

‘KANSER HÜCRELERİ YÜZDE 70-90 ORANINDA AZALIYOR’

Apilarnil’in içerdiği bileşenlerin kanser hücrelerini yüzde 70 ila 90 oranında gerilettiğini belirten Doç. İnci, “Proje kapsamında Bingöl’ün 5 farklı noktasından ve 36 noktasından flora ile beslenen kolonilerden Apilarnil yani erkek arı larvalarını topladık. Üniversitemizde LCMS-MS cihazı prosedürü ile biyoaktif bileşenlerini belirlemeye çalıştık ve aslında yüksek fenolik içerikleri olduğunu gördük. Bu bileşikleri diğer arı eserleri ile karşılaştırdığımızda bizim için en değerli eserin arı sütü olduğunu ve arı sütü ile bile eş değer hatta bazıları daha yüksek fenolik bileşik içerdiğini anladık. Özellikle kinik asit. Kinik asidin kanser hücreleri üzerinde sitostatik etkiye sahip olduğunu ve kanser hücrelerini apoptoza yönlendirme yeteneğine sahip olduğunu biliyorduk. Buradan harekete geçerek kanser hücrelerinde kullanabilir miyiz diye düşündük. Bu noktadan hareketle Apilarnil lyophysis bileşiklerini kolon ve nöroblastoma kanser hücreleri olmak üzere 2 farklı kanser hücresi üzerinde test ettik. 11 farklı doz denedik. Bu noktadan hareketle bir kolon kanseri ve 2 farklı kanser hücresi üzerinde denedik. 11 farklı doz denedik. Sonunda elde ettiğimiz verilerde, hücre canlılığı dışında özellikle ROS dediğimiz reaktif oksijen türleri ve lipid peroksidasyon durumlarında kontrol seti ile karşılaştırdığımızda istatistiksel olarak çok yüksek bir aktivite olduğunu gördük. anti-kanser, hücre çoğalması. Oran olarak vermek doğru olmaz ama tüm araştırmalarda kanser hücrelerinin ortalama yüzde 70 ile 90 arasında öldüğünü gördük. Bu bizim için büyük bir başarıydı. Sonraki süreçte antioksidan özelliklerini inceledik. Sentetik antioksidanlara göre çok yüksek aktivite gösterdiğini tespit ettik. Hem kanser önleyici etkisi hem de antioksidan etkisi açısından oldukça yüksek aktiviteye sahip bir konuyu ortaya çıkarmış olduk.

‘BİR SONRAKİ HAYVANLAR ÜZERİNDE DENEME’

Doç. Apilarnil’in hayvanlar üzerinde denenmesi ile çok değerli başarılar elde edileceğini belirten Dr. İnci, hayvan deneylerinde elde ettikleri sonuçları hayata geçirmeleri halinde büyük başarı elde edeceklerini sözlerine ekledi.

Doç. Dr. İnci, “Bu çalışmaların sonunda Apilarnil hem gıda hem de ilaç sektöründe kullanılabilecek bir hammadde olarak ortaya çıkacak. “Başka yerlere başvurduk. Çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu